Cumartesi, Temmuz 29, 2006

Andy Garcia "Kayıp Şehir"i Anlatıyor


Yönetmenin Açıklaması : Andy Garcia "Kayıp Şehir"i Anlatıyor


Free Image Hosting by FreeImageHosting.net


Geçenlerde, "Bu filmi yapmayı ne zamandan beri hayal ediyorsunuz?" diye sordular. Bir an düşündüm... Galiba beş buçuk yaşında Havana’dan ayrıldığımdan beri.

O zamandan beri, Antil Adaları’nın İncisi Küba’nın, özellikle de Karayibler’in Paris’i sayılan Havana’nın tarihi, kültürü ve müziğine hayranım. Bunlar sadece birer turist sloganı değillerdi, oraya gelen herkesin paylaştığı görüşlerdi. Yaşım ilerledikçe, ilgim ve araştırmalarım daha iyi yapılanmaya başladı; tiyatro, sinema ve müzikle daha ciddi bir şekilde ilgilenmeye başladım. Anlatılmayı bekleyen bir hikaye olduğunu daha net gördüm. Ama o dönemde net olarak göremediğim şey hikayenin tam olarak ne olacağı ve daha da önemlisi tonuydu.

Yıllarca dinlenilen müzik ve hikayelerden sonra, karşıma Kübalı büyük yazar Guillermo Cabrera-Infante’nin "Three Trapped Tigers"ı çıktı ve her şey berraklaştı. Romanın kendisi aradığım hikaye değildi ama bana Havana’yı tanıttı: Şehrin kendisini, ve sunduğu tüm dokuları, özellikle gece hayatını, kabare dünyasını ve şehrin sakinlerini. Her şeyden önemlisi o dünyanın müziğiydi: Beny More, Cachao, Rolando Laserie, Bola de Nieve, Septeto Nacional de Ignacio Piniero, Orquesta Aragon, Celia Cruz, Lecuona ve elbette Freddy, ve daha niceleri. İşte aradığım tonu o dünyada buldum. Ancak, hikaye hâlâ eksikti. Hikaye neydi?

Free Image Hosting by FreeImageHosting.net

Bay Infante’yle saatlerce konuştuk ve bir süre sonra fark ettik ki diğer büyük filmlerin benzerlikleri ortadaydı. 1950’lerin Havana’sındaki kabare dünyasında geçen imkansız bir aşk hikayesi, ve siyasi istikrârın ve devrimin yarattığı dram ve şiddet. “Casablanca”, “Doctor Zhivago/ Doktor Jivago”, “Cabaret”, “French Can-Can”, hatta “Godfather Part II/Baba II” gibi müthiş filmler bu özelliklere sahipti. Böylece süreç hız kazandı.

Hikaye pek çok öğeden oluşan bir dokuma: Aşk hikayesi, aile dramı, devrim, dans, ve en önemlisi de müzik. Filmimizin baş kahramanı ve lokomotifi müzik; ve bu müzik Fico tarafından temsil ediliyor.

Dünya vatandaşlarının kaleydoskopunu sunmanın yanı sıra, tüm şehrin müzik nabzını elinde tutan ünlü El Tropico’nun sahibi olarak, Fico yavaş yavaş çevresinde olup bitenlerin içine çekiliyor: Havana ve Küba dönüşü olmayacak şekilde değişmekte, tıpkı ailesinin çeşitli bireyleri gibi. Kardeşinin karısı Aurora’ya beslediği platonik aşk, kardeşinin o yokken karısına göz kulak olmasını istemesiyle daha da güçleniyor. Bu aşk hikayesi filmin ana metaforunu oluşturuyor. Fico'nun gözleri aracılığıyla bir kültürün yok oluşunu, bir halkın dönüşümünü gözlüyoruz. Nasıl ki müzik Fico'nun dünyasının özünü yansıtıyorsa, müziğin yavaş yavaş silinişi de o yaşam biçiminin sonuna işaret ediyor.

“THE LOST CITY/KAYIP ŞEHİR” bir halkın ruhunu korumak için mücadele eden bir adamın destansı hikayesi. Hikaye ve tonu, Danzón’un eski şık ve romantik dünyasında, Mambo’nun ve Cha Cha Cha’nın oyuncu ve flörtçü havasında, Rumba ile Afro- Kübalılar’ın kongasının dram ve tezadında ve Santeria’nın gizemli ritminde hayat buluyor. Fico ve halkı gerek Küba’da gerek sürgünde bu müziklerde huzura eriyorlar. El Tropico gece kulübü Fico’nun kalesi ve ailesiyle birlikte ülkede olup bitenlerin bir mikro-kozmosu.

Free Image Hosting by FreeImageHosting.net

1950'lerin Havana’sı şık dönemlerin sonuncusuydu. Avrupa ve Amerika’nın büyük tasarımcılarından etkilenmiş bir şehirdi. Bu şıklık bizim hikayemize Fellove ailesi, özellikle de esas kadın Aurora aracılığıyla yansıyor.

Görsel olarak, Karayibler’in doğal öğeleri arasındaki olağanüstü ilişkiden yararlandık: Örneğin, berrak ve keskin ışık ya da bazen onun yokluğu ve bunun karakterlere yansıması yararlandığımız öğelerdendi; İspanyol Kolonilerinden Neo-Klasiğe, Popüler Dekorasyondan Moderne, Havana’da hüküm süren mimari tarzlar; şehrin içinde ve dışındaki zengin botanik; göz alabildiğince uzanan kırsal alan, tütün tarlaları, şeker kamışı tarlaları ve meşe palamutları; palmiye ağaçlarının şiiri; nefes kesici kumsallarıyla okyanus; ve ayın romantik, kimi zaman da vahşi doğası… İşte oyuncuların içinde oynayacağı renk paleti bu.

Bana öyle geliyor ki hayatımın her gününü Kayıp Şehir’de geçirdim... Hayatımın her gününü Kayıp Şehir’le yaşıyorum. “Kayıp Şehir” kayıp ve kaybedilmiş bir aşk.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa